Danıştay, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine dair nihai kararını verdi. Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesini ‘hukuka uygun’ buldu.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, konuyla ilgili son kararını açıkladı.
Hatırlanacağı gibi, 20 Mart 2021’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı almıştı. 1 Temmuz 2021’de Cumhurbaşkanlığı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin ardından, bazı kesimler kararı hukuku aykırı bulduğunu açıklamıştı.
Sözleşmeden çekilmeye ilişkin Cumhurbaşkanı kararının iptal istemini reddeden Danıştay 10. Dairesi’nin kararı oyçokluğuyla onandı.
Kararın gerekçesi önümüzdeki günlerde açıklanması bekleniyor.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?
İstanbul Sözleşmesi, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele amacıyla, Avrupa Konseyi tarafından 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılan sözleşmedir. Resmi Gazete’de 8 Mart 2012’de yayımlandı. Avrupa Konseyi üye devletleri ile bazı ülkeler tarafından imza altına alındı. Sözleşme, onay yeter sayısına(10) ulaştığı 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi. 12 bölüm 81 maddeden oluşuyor.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN AMACI NEDİR?
- Avrupa Konseyi’nin, kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin bu yeni sözleşmesi, ciddi bir insan hakları ihlali oluşturan bu sorunu en kapsamlı şekilde ele alan bir uluslararası anlaşmadır. Bu tür şiddete sıfır tolerans gösterilmesini hedeflemektedir ve Avrupa ile onun sınırlarını da aşan geniş bir alanda daha güvenli yaşanabilmesini sağlama yolunda önemli bir adımdır.
- Şiddetin önlenmesi, mağdurların korunması ve şiddet uygulayanların adalete teslim edilmesi, bu sözleşmenin temel taşlarını oluşturmaktadır. Ayrıca, toplumun her ferdini, özellikle de erkekleri ve erkek çocuklarını, tutumlarını değiştirmeye davet ederek, bireylerin vicdanlarını ve düşüncelerini değiştirmeyi amaçlamaktadır. Esas itibariyle, erkeklerle kadınlar arasında daha fazla eşitlik sağlamaya yönelik çağrının yeniden yapılmasıdır; zira, kadınlara yönelik şiddetin kökleri, toplumda erkek ve kadın arasındaki eşitsizliğe dayanmakta ve bir hoşgörü ve inkar kültürünün sonucu olarak sürdürülmektedir.