Türk sinemasının duayen yönetmeni Mesut Uçakan, son dönemde yurt dışında alınan ödüller ve yeni nesil yönetmenler hakkında Herkes Duysun’a değerlendirmelerde bulundu. Uçakan, “Yeni nesil gürül gürül geliyor” dedi.
Zübeyde ÖZLÜ – Herkes Duysun / BURSA (İGFA) – Film sektöründe zaman zaman verilen ödüller hakkında değerlendirmelerde bulunan tecrübeli yönetmen Mesut Uçakan, 90’lı yıllara kadar ödül ve gişe sektörü ayrı olarak bakılmadığını, hem gişede iş yapmanın kodlarını, hem de fikirde, estetikte, oyuncu yönetiminde, kurguda, müzikte hasılı estetik ve kaliteyi bir filmde görülebildiğini anımsattı.
Bu tür filmlerin iyi iş yaptığını ve çeşitli ödüller de aldıklarını söyleyen Uçakan, “Bu sentezi yapmak öyle kolay değil ama yapanlar vardı, bu ustaların her biri sinemanın, sinema sanatının, film sektörünün önünü açtılar. Metin Erksan, Halit Refiğ, Atıf Yılmaz, Ömer Lütfi Akad, Ömer Kavur, Yavuz Turgul, Tunç Başaran ve daha niceleri… Onların filmleri genelde hem ödül hem gişe; her iki kriteri de taşırdı ama daha sonra ödül sektörü öyle bir hale geldi ki gişe sektörü ile yollarını ayırdı. Ödül için film yapma kriterleri ile gişe filmi yapma kriterleri birbirinden farklı hale geldi. Gişede seyirciyi koltuğuna bağlayabilmek için bol müzik sosuyla yüksek gerilim, acı, gözyaşı, şiddet ya da kahkaha sahnelerine yönelmek zorunluluğu vardır ya da abartılı şekilde şiddeti, cinselliği kullanmak zorundasınız ama ödül sektöründe öyle değil. Yönetmen bağımsız şekilde kendi sinema dilini kurmaya çalışır. Bu tür filmler yönetmenin kişisel dil arayışlarını kendi dışa vurumunu yansıtır fakat seçkin bir kitlenin ilgisini çektiği için büyük hasılat bekleyen sinema salonları bu filmleri oynatmaya pek yanaşmaz.” ifadelerini kullandı.
“YENİ NESİL GÜRÜL GÜRÜL GELİYOR”
Yeni nesil yönetmenleri ve çalışmalarını yakından takip ettiğini söyleyen Uçakan, “Yeni jenerasyon gürül gürül geliyor” diyerek şu değerlendirmelerde bulundu.
“Pek çok kaliteli filmler çekiyorlar. Bunlar içerisinde beğendiklerim elbette var ama isim vermek oldukça zor. Çünkü hepsinde farklı güzellikler görüyorum. Bunu söylerken rahmetli Bülent Oran geldi aklıma. Bir zamanların ünlü senaristi. Birlikte ‘Salako’ isimli filmi izlemeye gitmiştik. Atıf Yılmaz’ın bir filmi. O sıra sinema yazarlığı yapıyorum. Türk sinemasını kurutulması gereken bir bataklık olarak görüyorum. Film çıkışında bana, filmi nasıl bulduğumu sordu. Ben tabii ukala bir tavırla ağzımı bükerek ağır şekilde eleştirecekken bana ‘Sus, yarın sen de yönetmen olacaksın ve her filmi beğeneceksin.’ dedi. Bu abartılı bir cümle olabilir ama filmin çekimindeki çileye ve verilen emeğe dikkat çeken güzel bir anekdot. Hasılı, ahlaksızlığa çanak tutmadığı müddetçe bence her filmin güzel bir yanı vardır benim için”.
“ÇAĞRI FİLMİ İLE HZ. MUHAMMED: ALLAH’IN ELÇİSİ FİLMİ KIYASLANAMAZ”
Öte yandan ünlü Yönetmen Mesut Uçakan, Peygamber Efendimiz’in hayatını konu alan iki önemli film hakkında da yaptığı değerlendirmelerde, ‘Çağrı’ filminin son derece yalın, samimi bir dili yakaladığını, yönetmenin ise saf imanını çok açık hissettiklerini söyledi.
“Bununla Mecidi’nin Peygamber Efendimiz’i anlatan filmini kıyaslamak doğru bile değil” diyen Uçakan, “Mecidî, filminde Şiî anlayışı çerçevesinde Ehl-i Sünnet’e ters gelen bazı yaklaşımlarla çıkıyor karşımıza. Peygamber Efendimiz’in küçüklüğünü yarı profil açıdan göstermesi, gösterirken de batılı bir çocuğu tercih etmesi bile aradaki büyük mesafeyi gösterir. Üstelik anlatım biçimine baktığımız zaman hep daha batılı, öykünme ve kendini kabul ettirme tavrı çok açık gözlemleniyor. Şüphesiz anlatım olarak yer yer başarılı olmak, birtakım görsel şölenler, muhteşem sahneler taşıyor olmak yetmiyor” diye konuştu.