İzmir’de gerçekleşen bir sokak röportajı sonucu Dilruba Y.’nin tutuklanmasının ardından, ifade özgürlüğünün sınırları konusundaki tartışmalar yeniden alevlendi. Konuyu değerlendiren Avukat Ertuğrul Gürlek, düşünce ve ifade özgürlüğünün anayasal bir hak olduğunu, ancak bu özgürlüğün de sınırları bulunduğunu belirtti.
İZMİR (İGFA) – İzmir’de gerçekleşen bir sokak röportajı, Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü konusunu bir kez daha gündeme taşıdı. 13 Ağustos 2024 tarihinde İzmir’de gerçekleştirilen röportajda, yoldan geçen Dilruba Y. isimli bir kadının söyledikleri üzerine başlatılan hukuki süreç, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Dilruba Y., Cumhurbaşkanına hakaret ve halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme suçlamalarıyla tutuklandı. Bu gelişme, ifade özgürlüğünün sınırları üzerine tartışmaları yeniden alevlendirdi.
SOKAK RÖPORTAJI VE TUTUKLAMA OLAYI NEYDİ?
Tüylü Mikrofon adlı bir yayın organının sokak röportajında, Dilruba Y.’ye Instagram’a erişim engeli getirilmesiyle ilgili düşünceleri soruldu. Verdiği cevaplar, sadece sosyal medyada değil, hukuk alanında da geniş bir yankı buldu. Dilruba Y., röportajda, “Parlamenter sistemden çıkıp, koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni tek adama verirsek o da böyle babasının ahırı gibi kullanır” şeklinde başlayan ve hükümeti sert bir şekilde eleştiren ifadeler kullandı.
Bu açıklamalar sonrası, Dilruba Y. hakkında “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme” suçlamalarıyla soruşturma başlatıldı ve genç kadın 13 Ağustos Çarşamba günü tutuklandı. İzmir’de özel bir şirkette çalıştığı öğrenilen Dilruba Y.’nin tutuklanması, sosyal medya platformlarında ve hukuk çevrelerinde büyük yankı uyandırdı.
“SİYASİ BİR KARAR NETİCESİNDE HAKSIZ YERE TUTUKLANDIM”
Dilruba Y., tutuklanmasının ardından Oda TV’ye yaptığı açıklamada, “Ben iktidarı eleştirdiğim düşünüldüğü için siyasi bir karar neticesinde haksız yere tutuklandım. Herkese çok teşekkür ederim. İnsanın en çok böyle zamanlarda desteğe ihtiyacı oluyor. Herkesin desteğiyle dışarıda olduğumdan çok daha güçlüyüm burada ve gücümü katlayarak çıkacağım” dedi. Siyasi parti temsilcilerine de çağrıda bulunan Dilruba Y., kendisi hakkında tam bilgi sahibi olunmadan açıklama yapılmaması ricasında bulundu.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN HUKUKİ SINIRLARI
Dilruba Y.’nin tutuklanmasının ardından, ifade özgürlüğünün sınırları konusundaki tartışmalar da yeniden alevlendi. Konuyu değerlendiren Avukat Ertuğrul Gürlek, düşünce ve ifade özgürlüğünün anayasal bir hak olduğunu, ancak bu özgürlüğün de sınırları bulunduğunu belirtti.
Gürlek, “Düşünce ve ifade özgürlüğü, bireylerin kendi fikirlerini dış dünyaya özgürce sunmasını, çevresinde cereyan eden olaylar hakkında bilgi almasını ve bu bilgileri çeşitli iletişim araçları vasıtasıyla yaymasını veya düşüncelerini gizli tutmasını kapsayan geniş bir haktır. Ancak bu özgürlük, anayasanın 26. maddesi gereğince millî güvenlik, kamu düzeni, Cumhuriyetin temel nitelikleri gibi durumlar göz önünde bulundurularak sınırlandırılabilir,” şeklinde konuştu.
Avukat Gürlek, ayrıca Dilruba Y.’nin ifadelerinin halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme suçunu oluşturup oluşturmadığının hukuki bir değerlendirmeye tabi tutulması gerektiğini belirterek, “Bu tür ifadelerin kamu güvenliğini tehlikeye sokacak nitelikte olup olmadığına dikkat edilmesi gereklidir,” dedi.
Avukat Ertuğrul Gürlek’in Kanunla ilgili detaylı açıklamaları ise şu şekilde;
“En basit anlatımla düşünce; insanın hayatı boyunca karşılaştığı çeşitli olaylar karşısında, aklıyla ürettiği fikirlerini, ifade ise bu fikirlerin dış dünyaya yansıtılmasını ifade eder. Düşünce ve ifade hürriyeti, bireylerin kendi fikirlerini dış dünyaya özgürce sunmasını, çevresinde cereyan eden olaylar hakkında bilgi almasını ve bu bilgileri çeşitli iletişim araçları vasıtasıyla yaymasını veya düşüncelerini gizli tutmasını kapsayan geniş bir haktır.
Düşünce ve ifade hürriyeti hem anayasamızın 25. maddesinde hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesinde yer alan, belki de üzerinde en çok tartışılan temel hak ve özgürlüklerden biridir. Bunun nedeni düşünce ve ifade özgürlüğünün demokrasinin temel yapı taşı olmasıdır. Atina demokrasisi ya da diğer adıyla klasik demokrasiden beri ifade özgürlüğü ile demokrasinin doğru orantılı gelişim gösterdiği kabul edilmektedir.
Düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığı bir toplumda demokrasiden, demokrasinin olmadığı bir toplumda ise özgürlüklerden bahsedebilmek mümkün değildir. Çünkü tüm diğer haklar düşünen insanların ürettikleri fikirlerini ifade edebilmesiyle doğmuştur. Bu nedenledir ki düşünce ve ifade özgürlüğü belki de insanca yaşamak için en gerekli temel haklardandır.”
DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SINIRLARI NEDİR?
“Her güzel şeyin olduğu gibi haklarımızın da bir sınırı vardır. Temel hak ve özgürlükler ancak kanun ile sınırlanabilir ve bu sınırların kapsamı anayasa ile çizilir. Düşünce ve ifade hürriyetinin sınırları anayasamızın 26. maddesi ile düzenlenmiştir. Buna göre; millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla düşünce ve ifade özgürlüğü sınırlanabilir.
Bu bakımdan düşünceler ve bu düşüncelerin açıklanması ancak TCK kapsamına giden hakaret, tehdit gibi suç sayılabilecek nitelikte olmaması gerekmekte ayrıca hiç kimsenin dini, milli ve kültürel değer yargılarına saldırı mahiyetinde olmamalıdır. Nefret söylemi ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik edici ifadeler hem ceza kanunumuzda hem de AİHS’te açıkça yasaklanmıştır. Bu kurallar ihlal edilmediği sürece her türlü düşünce ve ifadenin açıklanması serbesttir.”
BİR KONUDA YORUM VEYA ELEŞTİRİ YAPARKEN KİŞİLİK HAKKINI İHLAL ETME NASIL OLUR?
“Kişilik hakkı; kişiyi var eden, diğer kişilerden ayıran bütün değerler üzerindeki haktır. Bireylerin, insan olması nedeniyle sahip olduğu onur, şeref, haysiyet gibi manevi değerlerini korur. Sizin sorunuza gelecek olursak, yorum ya da eleştiri yaparken, bunların dozu iyi ayarlanmalıdır. Bir insanın manevi değerlerine saldırı niteliğinde, o insanı aşağılayan veya küçültücü nitelikte olmamalı gerek TCK kapsamında suç teşkil eden hakaret gibi fiiller işlenmemeli gerekse Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddelerinde yer alan kişilik haklarını oluşturan, kişilerin adları, adresleri vs gibi kişisel verilerinin ve fotoğraflarının izinsiz olarak kullanılmamalıdır.”
HALKI KİN VE DÜŞMANLIĞA TAHRİK ETME SUÇU TAM OLARAK NEDİR?
“Türk Ceza Kanunun 216. Maddesinde Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama kenar başlığı ile düzenlenen bu suç toplumun bir kesimine özellikle de azınlıklara karşı, o insanların sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklerinin hakir görülerek, çoğunluğu oluşturan ve ya bu farklı özelliklere sahip olmayan kişilerin söz konusu farklılıklara sahip kişilere karşı suç teşkil eden fiilleri işlemeye teşvik eden, kışkırtan, farklılıkları nedeniyle bu kişileri aşağılayıcı nitelikte ifadeler kullanmasıdır. Aşağılama nedeniyle bu suçun oluşması için kanunda yer alan aşağılama fiilinin herhangi şekilde olursa olsun gerçekleşmesi yeterliyken, kin ve düşmanlığa tahrik niteliğindeki ifadeler bakımından ise bu ifadelerin kamu güvenliğini tehlikeye sokacak nitelikte olması gerekir.”