Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the ad-inserter domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /home/iyilikveguzellik.com/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114

Notice: Function _load_textdomain_just_in_time was called incorrectly. Translation loading for the jetpack domain was triggered too early. This is usually an indicator for some code in the plugin or theme running too early. Translations should be loaded at the init action or later. Please see Debugging in WordPress for more information. (This message was added in version 6.7.0.) in /home/iyilikveguzellik.com/public_html/wp-includes/functions.php on line 6114
Cehennemden gelen kaynana! İdam bile yıldıramadı: 'Oğlumu kimse alamaz'

Cehennemden gelen kaynana! İdam bile yıldıramadı: ‘Oğlumu kimse alamaz’

Avukat oğlunun başarılarıyla mutlu oluyor, onu bir an olsun yalnız bırakmıyordu. Ancak hesap edemediği önemli bir gerçek vardı. Evlenip kendi düzenini kurmak isteyen oğlunun karşısına genç bir kadın çıkmıştı. Bu kadının oğlunun hayatına girmesinden sonra hiçbir şey aynı kalmadı. Kıskanç anne sırayla bütün intikam planlarını hayata geçirmeye başladı. Hatta idama giderken bile asla geri adım atmadı.

ABD’nin Kaliforniya eyaletinde yaşayan Elizabeth Duncan, 4 çocuk annesi bir kadındı. Bu çocukları haricinde Patricia adlı bir kızı daha vardı ancak küçük kızı henüz 15 yaşındayken hayatını kaybetmişti. Küçük kızının yaşamını yitirmesinden sonra çocuklarına ilgi ve sevgisi daha da artan kadın vaktinin çoğunu onlar için ayırıyordu. Tüm çocuklarını ayrı ayrı çok seviyordu ama içlerinde Frank’in yeri başkaydı. Hukuk fakültesini bitirdikten sonra avukat olan Frank’i hayatının merkezine koymuştu. Avukat oğlunun başarıyla mutlu oluyor, onunla gurur duyuyordu.

Frank’in tüm duruşmalarına katılan Duncan, oğlunu en önden hayranlıkla izliyor, hatta mahkeme salonunda oğlu savunma yaptığında sık sık herkesin duyabileceği şekilde “Şahanesin” gibi tepkiler veriyordu. Çevresindekilere göre örnek bir anneydi. Çocuklarına sımsıkı bağlıydı. Ancak kimsenin pek de farkında olmadığı çok daha başka bir şey vardı. Diğer çocuklarını çok sevse de Frank’e normalin üzerinde aşırı bir düşkünlüğü vardı. Elizabeth Duncan, diğer çocuklarına bağlı ama Frank’e adeta bağımlıydı.

HER ŞEY İLİŞKİYİ ÖĞRENİNCE BAŞLADI

Aralarındaki ilişkinin boyutu hiçbir zaman çevresindekiler tarafından tam olarak bilinmese de birçok komşusu kadın ve oğlu arasındaki yakınlığın pek de standart ölçülerde olmadığını düşünüyordu. Aralarından adeta su sızmayan anne ve oğul arasında hiçbir zaman tek bir tartışma dahi yaşanmamıştı. Fakat güzel günler artık sona ermek üzereydi. Genç yaşına rağmen kariyer basamaklarını hızla tırmanan adam artık kendi ayakları üzerinde durmak ve kendi düzenini kurmak istiyordu. Tam da o dönemde hayatına giren Olga Kupczyk adlı genç kadın sadece Frank’in hayatını değiştirmeyecek aynı zamanda annesi ve kendisini ülkenin ilk sırasına yerleştirecekti. Her şey annesinin Frank ve Olga arasındaki ilişkiyi öğrenmesiyle başlayacaktı.

‘O KADIN OĞLUMA GÖRE BİRİ DEĞİL’

Takvimler 1957 yılını gösteriyordu. San Francisco’da karşılıksız çek verdiği için tutuklanan ve hakkındaki dolandırıcılık suçlamalarından sonra kendini temize çekmeye çalışan Elizabeth Duncan, oğlunun Olga Kupczyk adlı genç bir hemşire ile flört ettiğini öğrendi. Dünyası başına yıkılan kadın adeta kendini aldatılmış hissediyordu.

Doğu Avrupa kökenli Olga Kupczyk’in bir yabancı olmasından ötürü genç kadınla oğlunun ilişkisini onaylamayan Duncan, hemşire hakkında yakın çevresine “O kadın oğluma göre biri değil” gibi şeyler söyledi. Ancak Frank annesinin onayı olmamasına rağmen genç kadınla evlenmeye karar verdi. O güne kadar sürekli annesinin sözünü dinleyen genç adam belki de hayatında ilk defa Elizabeth Duncan’a karşı gelmişti. Duncan öfkeliydi. Oğlunun kendisiyle yaşamaya devam etmesini, evlenmemesini, evlenecekse dahi ABD’li bir kadınla evlenmesini istiyordu. Oğlu adeta kendisini yok saymıştı. Duncan’ın intikamı büyük olacaktı.

GÖZYAŞLARI İÇİNDE HASTANEYİ TERK EDİP EVİNE GİTTİ

Sık sık öfke nöbetleri geçirmeye başlayan Elizabeth Duncan, iddialar göre yakın arkadaşlarına “O kadını öldüreceğim” diyordu. Aklında bir plan vardı. Kupczyk’in yaşadığı evin adresini öğrenen Duncan harekete geçti. Eski bir dostunu arayan kadın, arkadaşından hemşireye fiziksel şiddet uygulamasını istedi ve kadının adresini arkadaşına iletti. Ancak arkadaşı Duncan’ın bu isteğini kabul etmedi. B planına geçen Duncan bu kez Kupczyk’in ev telefonunun numarasını buldu. Sık sık telefonla akşam saatlerinde genç kadını arayan Duncan’ın amacı genç kadına rahatsızlık vermek ve daha da önemlisi oğluyla ilişkisini sonlandırması için kadını tehdit etmekti.

Telefonuna gelen aramalardan bunalan Kupczyk en sonunda telefon numarasını değiştirmek zorunda kaldı ve başına gelen tacizlerden ötürü numarayı yalnızca çok yakın dostlarıyla paylaştı. Hedefindeki Kupczyk’in aldığı bu önlem Duncan’ı C planına itti. Çılgına dönen Duncan bu kez hemşire olarak çalıştığı hastanenin telefon numarasını buldu. Sıklıkla hastaneye telefonla aramaya başlayan Duncan tacizlerini o kadar çok sıklaştırdı ki bir gün Kupczyk gözyaşları içinde çalıştığı hastaneden koşarak evine gitti. Ancak Duncan’ın yaptıkları yalnızca bunlarla sınırlı değildi.

KİMSE ONLARDAN KİMLİK TALEP ETMEDİ

Olga Kupczyk hamile kaldığını öğrendiğinde bu müjdeli haberi sevgilisi Frank’le paylaştı. Genç adam büyük bir mutluluk içindeydi. Kız arkadaşını çok seviyordu ve yakın zamanda baba olacaktı. Kız arkadaşıyla evlilik tarihini erkene çeken ikili düğünü ise herkesten gizli bir şekilde yaptı. Frank, Kupczyk ile evlendiklerinden kimsenin haberi olmamasını istiyordu. Özellikle annesinin şüphelenmemesi için düğün gecesini sevgilisinin yatağında değil annesinin evinde geçirdi. Fakat oğlunun her hareketini gözlemleyen Duncan kısa bir zaman içinde bu evliliği öğrenmeyi başardı. C planında istediğine kavuşamayan Duncan intikamına D planıyla devam etti. Olga Kupczyk’in oğluyla evliliğinin iptal edilmesi için şoke eden bir plan kuran Duncan para karşılığında bir yabancıyla anlaştı ve eylem planına geçti. Kadın Kupczyk’in, yabancı ise oğlu Frank’in yerine geçerek yerel mahkemenin yolunu tuttu.

Kendilerini Frank ve Olga olarak tanıtan ikiliden şaşırtıcı bir şekilde kimlik göstermeleri istenmedi. Görevlilere boşanmak istediklerini söyleyen Duncan ve hain planında kendisine yardımcı olan yabancı adam, bebek bekleyen Frank ve Olga çiftinin kendileri olduğunu görevlilere ikna etti. Böylelikle Frank ve Olga Kupczyk hâlâ evli olduklarını düşünürken ve bebek için geri sayım yaparken aslında kağıt üstünde boşanmış oldu. Annesinin yaptığı hareketi kısa zaman içinde öğrenen Frank dehşete düştü ama geri adım atmamaya kararlıydı. Onun annesi yerine kız arkadaşını seçmesi ise Duncan’ı bir E planı yapmaya itti.

ALDIĞI OLUMSUZ CEVAPLARA RAĞMEN DURMAYA NİYETLİ DEĞİLDİ

Mahkemede Frank taklidi yapan yabancıdan bu kez de Olga’nın ‘icabına’ bakmasını isteyen, yani şifreleyerek onu öldürmesini isteyen Duncan hiç beklemediği bir cevap aldı. Adam, Duncan’ın bu teklifini reddederek bu korkunç planın içinde olmak istemediğini kadına söyledi. Yabancının cevabı karşısında şaşıran Duncan pes etmedi. Kendine E planını hayata geçirmek için bir yardımcı arayan Duncan, Short soyadlı en iyi arkadaşının kapısını çaldı. Ondan Kupczyk’in dairesine gizlice girmesini ve genç kadın eve geldiğinde boynuna bir ip geçirerek onu dolaba asmasını, cansız bedenini ise denize atmasını söyleyen Duncan’ın bu talebi yine reddedildi. Ancak Duncan’ın pes etmeye niyeti yoktu.

Ölümcül E planını uygulayacak birini bulmaya kararlıydı. Çocuklarından birinin arkadaşı olan Barbara Jean Reed’in yanına giden Duncan, kadından Kupczyk’in yüzüne asit atmasını ve onu bir uçurumdan itmesini istedi. Bir kez daha olumsuz cevap alan Duncan daha sonra Frank’in geçmişte avukatlığını yaptığı, cezasını çektikten sonra serbest kalan eski bir müvekkiline başvurdu ve ondan Kupczyk’in kafasına sert bir cisimle vurmasını, daha sonra onu küvette boğmasını istedi. Adamın bu teklife sıcak bakmaması üzerine ona bin 500 dolar teklif etse de sonuç bir kez daha olumsuzdu. Fakat Duncan bütün bu negatif cevaplara rağmen durmaya niyetli değildi.

NE ŞEKİLDE OLURSA OLSUN HAYATINI KAYBEDİYORDU

Oğlu Frank’in geçmişte hüküm giymiş müvekkillerinden birinin eşinin yanına giden Duncan, kadına kendisine yardımcı olması karşılığında 6 bin dolar vermeyi teklif etti. Amaç aynıydı. E planına göre hangi şekilde olursa olsun Olga Kupzcyk hayatını kaybediyor ve oğlu Frank onunla yaşamaya devam ediyordu. Önce kendisine yardımcı olmak istemeyen ancak duyduğu 6 bin dolar karşısında tereddütte kalan kadın, Duncan’ın ısrarları sonucunda teklifi kabul etti. İki kiralık katille anlaşan kadın ‘mesele’nin kısa zaman içinde sonuçlanacağını duyurdu Duncan’a. Kirallık katiller bu ‘işlem’ sonucunda yalnızca 335 dolar kazanırken geriye kalan tüm para ise Duncan’a E planında yardımcı olan kadına kaldı.

17 Kasım 1958’de bir gece yarısında yaşanan olayda Frank annesinin evinde oturmuş televizyon izliyordu. Kiralık katiller Luis Moya ve Gus Baldonado ise Frank’in bir barda bayıldığını iddia ederek Olga Kupczyk’i evinden dışarı çıkardı. Frank’in başına bir şey geldiğini düşünen ve panikle evden çıkarak adamları takip eden hemşire henüz başına geleceklerin farkında değildi. Önce sert bir cisimle kafasına darbe alan genç kadın daha sonra zorla bir arabaya bindirildi. Kendisini ve karnındaki çocuğu hayatta tutmak için çaresizce mücadele veren genç kadın aldığı ölümcül darbelerden sonra feci şekilde yaşamını yitirdi. Üstelik yaşamını yitiren sadece kendisi değildi. Tıpkı kendisi gibi karnında taşıdığı Frank’in çocuğu da yaşamını yitirmişti.

CEHENNEMDEN GELEN KAYNANA’ OLARAK ANILDI

Olga Kupczyk’in bir sonraki gün hastaneye gelmemesi üzerine arkadaşları ve iş arkadaşları büyük bir paniğe kapıldı. Kadının yakın çevresindekiler Kupczyk’in bir süredir Frank’in annesi tarafından rahatsız edildiğinin farkındaydı. Polise başvuran hemşirenin arkadaşları şüphelendikleri kişi olarak Elizabeth Duncan’ın adını verdi. Polis çok kısa bir süre içinde önemli ipuçlarını yakalayarak cinayeti çözmüş oldu. Moya ve Baldonado’nun cinayeti işlediği arabayı ve Kupczyk’in cansız bedenini bulan ekipler, kiralık katilleri sorgulamaya aldı. İki kiralık katil de cinayeti Duncan’ın emriyle işlediklerini söyleyerek olayın arkasında Frank’in annesi olduğunu söyledi.

Hızlı bir şekilde tutuklanan Duncan, E planıyla genç kadını öldürme planı yapan isimdi. Kısa zaman içinde çözülen cinayet ve sonuçlanan davada ceza alan sadece kiralık katiller olmadı. Suçu tekrar işleyip işlemeyeceği sorulduğunda “Yapacağım. Benim oğlumu kimse elimden alamaz” cevabını veren Elizabeth Duncan da tıpkı kiralık katiller Moya ve Baldonado gibi ölüm cezasına çarptırıldı. Basında ‘Cehennemden Gelen Kaynana’ lakabıyla anılan Elizabeth Duncan’ın E planını hayata geçirdikten sonra bir gaz odasında son bulan hayatı ve oğluna olan saplantısı uzun süre konuşulmaya devam etti. Yaptıklarıyla herkesin kanını donduran Duncan şu ana kadar Kaliforniya’da idam edilen son kadın olarak tarihe geçti.

Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.

Gizlilik Politikasını Oku